Yıl 2012, oğlum henüz 9 yaşında. Bir sabah kahvaltıda elinde bir liste, ellerini açıp Allah' a dua ediyor. Diyor ki; ' Allah' ım lütfen bana ( listeyi okuyor.) bu okuduğum özelliklerde canlı bir ejderha ver.' Bir kaç gün hiç tepki vermeden oğlumu izliyorum. Ama aradan yaklaşık 1 hafta geçtiği ve her gün aynı seromoni tekrarlandığı için huysuzlanmaya başlıyorum. Diyorum ki;
- oğlum, ben sana oyuncak bir ejderha alsam olur mu ?
- Hayır anne, ben gerçeğini istiyorum.
- oğlum, Allah sana gerçek bir ejderha vermez. Sende istediğini vermediği için Ona küsebilirsin. Daha yolun başında aranız bozulur. Bu yüzden gel sen oyuncak bir ejderha iste.
- Anne, neden Allah bana istediğim canlı ejderhayı vermesin ki ?
- Çünkü, o zaman Dünya' nın dengesi bozulur.
- Anne, bu Dünya' yı kim yarattı ?
- Allah.
- O zaman, eğer canı isterse bana düzeni bozmadan ejderhayı verebilir. Diyor.
Konuşmayı burada sonlandırıyorum çünkü bana muazzam bir ders veriyor.
Bir süre sonra, artık canlı bir ejderha istemediğine karar vererek bu duadan vazgeçiyor.
Yıl 2013, oğlumu alışveriş merkezinin Çocuk Krallığı etkinliğine götürüyorum. Orada resimde gördüğünüz Ejderha' nın üzerine çıkarak poz verdiğinde akışa teslim olmanın huzurunun resmini çekiyorum.
Karşınızda, oğlum Ateş ve Ejderha.
Sahip olduğumuz mucizevi renkler, bizi biz yapan değerler, varlığımızın anlamı hepsi neyin içinde saklı? Kişisel karnavalımızın içinde hepimizin doğumunun sebebi var. Ben, benim sebeplerimi, bunları ararken bıraktığım ayak izlerimi içimdeki karnavalda paylaşıyorum.
Bu Blogda Ara
30 Eylül 2013 Pazartesi
29 Eylül 2013 Pazar
BİR KADINI GERÇEKTEN SEVDİĞİNDE DÜNYA DEĞİŞİR
Eğer dünyayı değiştirmek istiyorsan, bir kadını sev, gerçekten sev.
İlk olarak aşka teslim ol, tüm önyargılarından sıyrıl. Gözünü, kalbini ve sezgilerini aç. Görünmeyenin ardındakini görmeye çalış. İçinin güzelliğinin dışa yansımış olanı, Ruhuna derman olanı, senin hükümdarın değil, hükümdarlığını yücelten, kendi tahtını bırakıp, senin krallığının toprağı olmayı seçen, yaşam ağacın olan o kadını bul.
Kadınlarla tanıştığın ilk andan beri yaşadığın, öğrendiğin, alıştığın korkularını, deneme yanılmalarını, kontrol listeni, küçük oyunlarını bir kenara bırak, içinden gelen sesi dinle. Kalbinin sesini duy.
Yerinde dur ve sadece Dünya' yı dinle. Dünya' daki varlığının kıymetini hisset. Varlığına değer veren o kadını tanı. Kendi muazzam varlığının kıymetini iyice anla ki; kadın sana kıymet verdiğinde şaşırma, şımarma. Olgunlukla, mütevazilik ile, asaletle kabul et verilen değeri.
Eğer dünyayı değiştirmek istiyorsan, bir kadını sev, kendinin ötesine geç, orada sev. Tüm vahşi arzularının ve akıl yolunun ötesinde, önemsediğin, sana öğretilen tüm yapay şekillerin ötesinde, insan gibi sev.
Bir kadını gerçekten sev ki; içinde, çoktandır küllenmeye yüz tutmuş olan şerefli erkeklik alevin yansın. Tenden tene düştüğün yollarda kirlenmiş bedenin, aşkın alevinde yanarak arınsın. Seni arındıran o kadının önünde eğil. Ona hakettiği değeri ver. O seni olduğun yerden alıp kendi gök katına çıkaran, seni kutsal kasesinde yakıp, yıkayıp arındıran, küllerinden yeniden doğuran bir Tanrıça. Ona teslim ol. Kül olmayı, küllerinden yeniden doğmayı kabul et. Bir Tanrıça ile birlikte olduğunu anla. Onun insanüstü özelliklerine saygı göster. Aklını, sezgisini sorgulama. Bir Tanrıça, zamanın doğrusal düzleminde, senin gelmişini ve geçmişini görür. Bu doğaüstülüğe teslim ol.
Onunla birlikte yaşayıp, kendi birliğine varmayı seç. Onurlu bir erkek olarak önünde diz çöküp, gözüne bakarak, ne kadar güzel olduğunu söylediğin, ona saygı duyduğun, sadakat sözü verdiğin, hayran olduğun, uğruna ağaçlar dikip o ağaçların ormana dönüşmesini istediğini söylediğin anı hep hatırla. Verdiğin sözü tut. Sen onurlu ol ki; Tanrıça' ya layık olasın. Layık olasın ki; o kadın seni tedavi etsin. Senin o hep kanayan yarım kalbini, ikili zihnini, şizofrenini, bedeninle ayrılan ruhunu, değersizliğini sarsın sarmalasın. Seni tamlasın. Tamlasın ki kendi birliğini iyice hisset. Kendi birliğinde bütünlen.
Sen bütünlendikçe, aşkın ateşinin sönükleştiği, güzelliğinin matlaştığı kadını tekrar sev. Bu hali ile tekrar sev. İlgini çekecek olan hep yeni kadınlar olacak. Ama sen artık eksikleri tamlanmış olansın. Geldiğin noktada artık gerçek bir kadının değerini anlayabilirsin. Daha çok onaylanmaya ihtiyacın olmadığını bilecek kadar sarıldı yaraların.
Eğer dünyayı değiştirmek istiyorsan, bir kadını sev, yalnızca bir kadını.
Onun yüceliğini, merhametli kalbini, sana inanışını, güvenişini, teslimiyetini, seni yüceltişini sev. Sana olan tutkusunun bağımlılık değil, gerçek aşk olduğunu kabul et.
Onu rahat ettir. Huzur ver. Kadın huzur bulduğunda açılır, saçılır. Doğanın yeşillenişi gibi canlanır. Tutkusu, aşkı, sanatı, bülbül sesi coşar. Öfkesini, iç savaşlarını bir kenara bırakır, tahtını bırakır ve seninle yeryüzüne iner. Sevdası uğruna tahtından vazgeçer. Kolların, Onun için eşsiz diyarlardan daha kıymetli bir diyar olur.
Kutsal Kasesi, senin tohumlarının cennet bahçesidir.
Eğer dünyayı değiştirmek istiyorsan, bir kadını, bir gün değil, her gün tüm onurunla, dürüstlüğünle, cesaretinle, insanlığınla, Onu olduğu gibi kabul ederek gerçekten sev.
27 Eylül 2013 Cuma
BİR ERKEĞİ GERÇEKTEN SEVDİĞİMİZDE DÜNYA DEĞİŞİR
Bir erkeği sevdiğimizde, onu gerçekten seversek Dünya’ yı değiştireceğimizi bilmeyiz. Oysa bir Erkek, gerçekten sevildiğinde Dünya değişir.
Adamın elini tutar, kalbimize
götürür, görünmeyenin ardındakini görmesini isteriz. Biz görürüz çünkü. Onun
Kalbine dokunduğumuzda, olduğu bebeği, olacağı cesedi, babasını, dedelerini, atalarını, yüklerini, savaşlarını,
esaretini, hükümdarlığını, avcılığını, kurbanlığını, zaferlerini ve kayıplarını, sevinçlerini,
üzüntülerini, öfkesini, masumiyetini, kahkahasını, gözyaşını, gücünü, şehvetini
ve şefkate olan ihtiyacını görürüz.
Bize güvensin isteriz, güvensin
ki ; yüklerinden kurtulsun. Aynası
değil, sığınağı olmak isteriz. Çünkü bizim RAHMİMİZ var. Kutsal kasemiz, gelmiş geçmiş tüm yaraları içine alıp
iyileştirebilme yeteneğine sahip derin bir bilgeliktir. Biz bir adamı gerçekten
seversek Onu sımsıkı sarar, adeta kelebek kozasının içine alırız Onu. Eğer
erkek, teslim olmayı kabul eder, sakinleşir, sabırlı davranırsa kasemizde Onu yıkar, paklar, dinginleştirir, iyileştirir
ve bir aslan çıkartırız kozadan.
Eğer bir adamı gerçekten
seversek, 7 kat derimizden soyunur, kutsal bilgeliğimiz ile çırılçıplak,
gözlerimizi gözlerinin içine dimdik dikerek, cesaretle dururuz karşısında.
Alıştığı, bildiği, korktuğu, asırlarca tecavüze uğramış kadınların
hatıralarından gelen hiçbir oyuna,
baştan çıkartmanın dayanılmaz cazibesine, hilekarlığa, yalancılığa, büyücülüğe,
zehre, yılan dilliliğe yaklaşmayız.
Bir erkeği gerçekten
sevdiğimizde, ona sahip olacağı en iyi anneyi gösteririz. Tüm gücümüzü,
yaralarını sarmaya harcarız. Onu ayağa
kalkması için cesaretlendirir, aşkın dansına davet ederiz. Birlikte sarmaş
dolaş dans ederken başını döndürmek isteriz. Kollarında yeniden doğmak, arınmak
ve bir erkeğin kadını olmanın sonsuz hazzını yaşamak, Ona ait olmak isteriz. Cennet’
ten indiğimizden beri elele yürüdüğümüz yolu hatırlamasını isteriz. Teslimiyetin doruklarına çıkar, güçlü
kollarında beyaz atlı prensimizin varlığını hissederiz.
Bir erkeği sevdiğimizde, onu
gerçekten seversek Dünya’ yı değiştiririz.
**-*anonimden ilham alınmıştır.
**-*anonimden ilham alınmıştır.
26 Eylül 2013 Perşembe
ARABAYI NEREYE PARK EDECEĞİZ ?
Tarot Kartları' nda HAYAT, Araba Kartı ile simgelenir.
Basit bir anlatımla düşünürsek, gerçekten hayatımız bir araba gibi olup bizde direksiyondaki kişiyiz.
Peki biz ne tip bir sürücüyüz ? Arabanın kontrolünün ne kadarı elimizde ? Arabamızın içindekilerin ne kadarı bize ait, ne kadarı dışarıdan empoze edilerek bize kabul ettirildi ? Ya yolun sonu ? Arabayı nereye ve ne şekilde park edeceğiz ?
Tüm bu soruların yanıtları için Üstün Dökmen' in yorumu bir bakış açısı yaratabilir.
25 Eylül 2013 Çarşamba
DNA BAĞLARI
Gregg Braden' ın İlahi Matriks kitabında
yayınlanan DNA ve Kuantum ile ilgili yasanın nasıl çalıştığını daha iyi
anlayabilmemiz için çok anlaşılır deneyler bulunuyor.
Bunlardan biri ; Bu deney bir ülkenin ordusu ile çalışan bilim
adamları duygularımızın, özellikle
DNA’ların artık bedenimizin bir parçası olamadıkları zaman, canlı hücreler
üzerinde etkili olmaya devam edip etmediklerini araştırdılar.
Araştırmacılar gönüllü deneklerden aldıkları DNA örneklerini, deneğin olmadığı
bir binadaki birkaç yüz metre uzağında başka bir odaya koydular. Bu esnada Deneğe
ise gerçek duyguyu yaşaması için savaş, komedi, erotik vs içeren bir dizi video
görüntüsü gösteriyorlardı. Sonuçta; denek bu duyguları yaşarken, diğer
odadaki DNA da bedene bağlıymış gibi aynı anda aynı tepkileri gösteriyordu. En
son yaptıkları deneyde denek ve DNA arasındaki mesafe 350 mile çıkarıldı ve
tahmin edersiniz ki sonuç aynı idi.
Bu durum DNA paylaşımı
konusunda ne kadar seçici olmamız gerektiğini bir kez daha düşündürüyor.
Bugün ABD’ de evlilik
oranlarının artmasının, tek eşliliğinin tercih edilirliğinin artması, çok
eşliliği tercih edenlerde daha sık görülen parçalanmışlık duygusunun nedeni DNA
paylaşımı olabilir mi ?
DNA zaman ve mesafeden etkilenmeden
yaşamını devam ettirdiğine göre, kimlerle bağ kurduğumuz bir kez daha üzerinde
düşünülmesi gereken bir konu haline geliyor.
TERAZİ
Uzun zaman, milyarlarca insanın karakter özelliklerinin nasıl olup da 12 burcun özellikleri ile açıklandığını merak ettim. Sonra bir gün, Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri' nin MARİFETNAME' sini okurken gezegenlerin (felek), insan karakterine olan etkisinin açıklamasını okudum. Bu açıklama sorularımın cevabı oldu. Açıklama : '' İnsan doğduğu an da Güneş, Gezegenler, Ay yani kısaca gökyüzünün o anki konumuyla oluşan ışın , beyne dokunur ve beyin bu ışının etkisi ile aktifleşir.'' Yani insanın karakteri, beynine ilk dokunan ışına göre oluştuğundan burç ve 12 ev bilgisi, ortak paydada doğru veriler sağlar.
Gezegenlerin insan karakteri üzerine etkilerini, az önce severek takip ettiğim junoastroloji sayfasında burcum ile ilgili yazılanları okuyunca, sizlerle paylaşmak istedim. Sevgili Juno' nun TERAZİ için söylediklerinden kendime en yakın bulduklarımı sizinle paylaşmak istiyorum. Bu bilgiler ve diğer detaylar belki kendinizi ya da terazi burcunda olan birini daha iyi anlamanıza yardımcı olabilir.
Diğer detaylara ;
http://junoastrology.com/2013/09/25/terazi-burcu-uzlasma-sanatinin-buyuk-ustatlari/ adresinden ulaşabilirsiniz.
·
TERAZİ,
aşkı, güzelliği, hazzı, hayatın rafine zevklerini, değer verdiğimiz maddi ve
manevi bütün varlıkları temsil eden Venüs’ ün şımarık kızıdır. Aynı zamanda da, iletişim ve zihin odaklı hava
grubunun öncü burcu ve ilişkiler & ortaklıklar mekanı olarak bilinen 7′inci
evin doğal sakinidir.
·
Bir
insan nasıl olur da, hem hayatın zevklerine düşkün, hem ilişki odaklı, hem
de akılcı tutumlar ve iletişim yeteneğini temsil eden erkeksi hava
grubunun lideri olur?
·
Eh,
zaten Terazileri anlaşılmaz ve ele avuca sığmaz yapan da bu paradokstur :))))
·
Terazi
bir şeyi aklına koyar ve yalnız kendisi harekete geçmekle kalmaz, amacına
hizmet edecek tüm bileşenleri harekete geçirecek çözümleri de üretir. ÖNCÜ’lüğü
bundandır
·
Umudunu
kaybetmediği sürece yeni bir yol deneme azmini, umudu kalmayınca da zamanını
kaybetmez :)
·
Terazi
sosyal bir varlıktır! Onlar için kendilerini ait hissettikleri topluluklarda
saygın bir yer edinmek, bütünleşemedikleri topluluklarda ise en azından kendine
has bir şahsiyet olarak hayranlık ve ilgi uyandırmak isterler.
·
Seçicidir…
Zor beğenir… Tam içine sinmemiş olan şeyleri kabullenmekte zorlanır… Züppelik
boyutunda detaylarla oyalanır… Ama gerektiği zaman PRATİK davranmayı gayet iyi
becerir!
·
İnançlarını
savunmayı daha doğrusu inandıkları şeyi başkalarının da meselesi haline
getirmeyi, insanlarla ortak zeminlerde birleşmeyi, farklılıklara rağmen yan
yana durmayı çok iyi becerirler.
·
Onlarla
olmak daima keyiflidir… Zira hayatın hoşnutluk verici yanlarına odaklanmayı ve
neşelerini etrafa bulaştırmayı bilirler.
·
Kurdukları
sistemi içten mükemmel hale getirirken, dış müdahalelerden de olabildiğince
arındırmaya çalışırlar. Geliştirdiği virüs koruma ürünü sayesinde zengin olan
Kaspersky’nin Terazi olması hiç şaşırtıcı değildir :)))
·
Onlar
arzunun gücünü bilen insanlardır. Bu nedenle arzulanır olmaya çalışır ve
genellikle balın arıları çektiği gibi, insanları kendilerine çekerler…
24 Eylül 2013 Salı
DEĞER
İnsanın kendine biçtiği bir değer vardır. Bu değer mütevazilik ile narsistlik arasındaki o upuzun çizgi üzerinde yaşanan deneyimlerle şekillenerek belirlenir. Ve insanın olgunluğa geldiğini hissettiği 30 lu yaşların başlarında iyice netleşir. İster iş hayatında, ister özel hayatında olsun, bulunduğu yeri, ilişkiyi bu değer belirler. Örneğin; iş hayatında razı olduğu bir ücret, bir pozisyon vardır. Fazlasını bazen ister ama sonra hızlıca kovar bu isteği içinden. Çünkü kendine verdiği değerin maddi karşılığı şu an kazandığı düşük ücret ve bulunduğu pozisyondur. Hem işsiz olan onca kişi varken bir işi olup da ücreti beğenmemek de ne demek, diyerek bu düşük değerli konumlandırmayı pekiştirir.
Özel hayatında da sınırları yine bu değer belirler. Pek çok olumlu özelliğini çoğu zaman görmezden gelerek, dengi olmayan biriyle birlikte olur. Kendini bu ilişkiye ikna etmeye çalışır. Daha olumsuz örnekleri düşünerek kendini motive eder. Bazen bu değer biraz artar gibi olduğunda silkelenir ve ben kiminle birlikteyim diyerek içinde bulunduğu ilişkiye karşı yabancılaşır. Sonra bu ilişki nedeniyle kendini suçlamaya başlar. Aynısı iş içinde geçerlidir. Temel ihtiyaçlarını karşıladığı için çalıştığı işin kendi niteliklerinin ne kadar altında olduğunu farkettiğinde, bu işte geçen süre için kendini suçlar. Çevresindeki insanların kötü tavırlarından hem şikayet eder, hem de içten içe razı olur bu tavırlara.
Artist : DUY HUYNH
Artist : DUY HUYNH
İnsanın kendi ile yüzleşmesi olumlu bir çaba olmakla beraber, kendini suçlayıp hayıflanarak varabileceği bir nokta yoktur. Durup silkelenip kendi değerinin farkına varması ve kendini hayat içerisinde bu değere göre konumlandırması gerekir.
İç dünyamızda ne varsa dış dünyamızda bu yaşanır.
Rezonans alanı nedeniyle kendi gerçek değerinin farkında olan insanın yaydığı müthiş bir frekans bulunur. Bu nedenle, İnsanın kendine verdiği değer arttığında hayatının tüm platformlarda kalitesi artacaktır.
BEKLENTİ BALONU
Yeni bir girişimimiz, fikrimiz, beklentimiz, rüyamız olduğunda ( buna beklenti balonu diyelim. ) önce içimizde detaylandırır, gözümüzde canlandırır, bu balon gerçekleştiğinde neler hissedeceğimizi hayal eder hatta adeta hayalden çıkar yaşarız. Sonra iştahla yakınlarımızla bu beklenti balonumuzu paylaşırız. Anlatırken büyük bir coşku yaşarız. Sanki anlatırken artık hayal değil, gerçekleşmiş gibi yaşar, girişimimize güç veririz. Buraya kadar kalpten isteme ile ilgili çok iyi bir başlangıç yaptığımızı söyleyebiliriz. Ancak diğer yandan beklenti balonunu anlatmaya başladığımız andan itibaren bizi dinleyen kişi, çeşitli sebeplerle ( geçmiş deneyimleri, kıskançlık, umutsuzluk vs.) girişimimize enerji yüklemesi yapar. Bu yüklemeler negatif ise; negatifin gücü pozitiften yüksek olduğu için beklenti balonu sönerek olumsuz sonuçlanacaktır.
Artist : DUY HUYNH
Bu sonucu değiştirebiliriz. Kalpten istediğimiz, olacağına inandığımız olayları , gerçekleşene kadar mümkün olduğu kadar kendimize saklayalım. Mutlaka anlatmalıyım, içimde tutamıyorum diyorsanız;
1- Kendi kendinize anlatın. ( Bunun için en iyi yerlerden biri araba olabilir. Tek başınıza seyir halinde giderken kendi kendinize anlatabilirsiniz. Önce sesiniz bir yabancıya ait gibi gelse de kısa zamanda alışabilirsiniz.)
2- Telefonda konuşarak anlatmaya alıştıysanız, telefonu kulağınıza koyup yine kendi kendinize anlatın.
3- Günlük tutun. Yazın, hatta resimleyin ya da ilgili resimleri dergilerden, gazetelerden kesip sayfaya yapıştırın.
Bunlar aynı zamanda olayın gerçekleşme hızını da arttıran çok iyi yöntemlerdir.
4- Yukarıdaki maddeleri uyguladınız ama yine de anlatmak gibisi yok diyorsanız, hayatı mutlulukla dolu olan bir yakınınız varsa ona anlatın.
23 Eylül 2013 Pazartesi
DEĞİŞİM YÖNETİMİNE DNA BOYUTUNDAN BAKIŞ
Bazen tüm hücrelerimiz ile değişmek isteriz.
- Önce Saçımızı değiştiririz. Bu aslında doğru bir başlangıçtır. Çünkü Saç yani DNA bünyesinde anıları saklar. Bu yüzden Hicrette HZ. Muhammed saç ve sakal traşı olarak döner savaşın başladığı topraklara. Temizlenmiş ve savaşın anılarından arınmış olarak.
- Kıyafetlerimizde bizim gibi sıkılaştırılmış atomdan oluşur. O zaman onlarında üzerinde anılar yük yaratabilir. Kıyafetlerinizi evden çıkartarak onların hafızasındaki anılardan kurtulabilirsiniz.
- Dinlediğiniz şarkıları değiştirin. Çoğu zaman şarkı dinlerken farklı bir işle daha meşgul olduğunuz için şarkıların sözleri bilinçaltınıza işler. Bazen de sözlere dikkat eder, içlenerek eşlik ederiz çalan şarkıya. İşte o zaman kalpten yaptığımız yayınla şarkı ile duygu eşleşir. Siz ne zaman aynı şarkıyı dinlerseniz, kalbiniz şarkı ile eşleşen duyguyu yayınlar. Yani o duygunun rezonans alanını oluşturur.
- Arkadaşlara ne demeli ? Aynı beyin frekansına, aynı rezonans alanına sahip arkadaşlarla kendi rezonans alanını değiştiremezsiniz. Değişmek istediğiniz zamanlar, arkadaşlarınızı da değiştirin.
Şimdi tekrar düşünelim, değişmek , hayatımızı değiştirmek istiyor muyuz ?
19 Eylül 2013 Perşembe
CEVAP ANAHTARI
Eğer ' Bilgeliğe Aşık Olmak ' yazısında yer alan testi uyguladıysanız, bu cevap anahtarı, kendinizi tanımanız ve başkalarının gözünden nasıl göründüğünüzü anlamanız için iyi bir projeksiyon olabilir.
1.
KENDİN HAKKINDA OLUMLU ÖZELLİKLER FAZLA İSE; GENEL OLARAK OLUMLU BİR BAKIŞ
AÇISINA SAHİPSİN.
2.
KENDİN İÇİN OLUMSUZ ÖZELLİKLER FAZLA İSE; ÖZ ELEŞTRİ KONUSUNDA ACIMASIZ
OLABİLİR MİSİN ? YOKSA MÜTEVAZİLİĞİN İYİ BİR ŞEY OLDUĞUNU DÜŞÜNÜRKEN İYİ
ÖZELLİKLERİNİ ÇOK MU HALI ALTINA ATTIN ? KENDİ DEĞERİNİ BİLİYOR MUSUN ? KENDİNİ
SEVİYOR MUSUN ?
3.
BAŞKALARI HAKKINDA OLUMLU ÖZELLİKLER FAZLA İSE; GENEL OLARAK OLUMLU BİR BAKIŞ
AÇISINA SAHİPSİN. AYNI ZAMANDA TAKDİR
ETMEYİ BİLEN, OBJEKTİF BİR GÖZLEMCİSİN.
4.
BAŞKALARI HAKKINDA OLUMSUZ ÖZELLİKLERİN FAZLA İSE; ELEŞTRİ KONUSUNDA ACIMASIZ ,
BARDAĞIN BOŞ YANI ÜZERİNE YOĞUNLAŞAN BİR KİŞİ OLABİLİR MİSİN ? KENDİNİ SEVİYOR
MUSUN ? KENDİNİ SEVMEYEN İNSANLAR BAŞKALARINIDA SEVEMEZLER.
5.
KENDİNDE GÖRDÜĞÜN OLUMLU/OLUMSUZ ÖZELLİKLER İLE
BAŞKALARININ SENDE GÖRDÜĞÜ ÖZELLİKLER BİRBİRİNE YAKINSA KENDİNİ DIŞ DÜNYAYA
OLDUĞUN GİBİ YANSITABİLİYORSUN.
6.
KENDİNDE GÖRDÜĞÜN OLUMLU/OLUMSUZ ÖZELLİKLER İLE
BAŞKALARININ SENDE GÖRDÜĞÜ ÖZELLİKLER BİRBİRİNE YAKIN DEĞİLSE KENDİNİ DIŞ DÜNYAYA FARKLI BİRİ GİBİ YANSITIYORSUN.
7.
SENİ BİRBİRİNDEN FARKLI GÖSTEREN BİN AYNA OLSA,
KİMİ EĞRİ, KİMİ PARLAK, KİMİ KISA, KİMİ UZUN. FARKLAR AYNALARIN ÖZELLİKLERİNDEN
KAYNAKLANIR. SEN TÜM AYNALARIN BÜTÜNÜNDE TEK VE ÖZELSİN. KENDİ GÜZELLİĞİNİN FARKINDA OL.
13 Eylül 2013 Cuma
BİLGELİĞE AŞIK OLMAK
FİLOZOF ; bilgeliğe aşık demektir.
Pisagor' un kendisini ' zeki adam ' diye çağıranlara ' Filozof' diye
çağırmalarını istemesiyle kavram tam yerini buluyor ve o günden bu güne
bilgeliğe aşık olanlar, ' Filozof ' olarak anılıyor. Pisagor,
bilgeliğe olan aşkıyla daha çok hatırlıyor, hatırladıkça daha çok keşfediyor ve
keşfettikçe üretimi artıyor, bugüne dek varlığını sürdüren PİSAGOR oluyor.
Burada yine kalp ve akıl birlikte çalışıyorlar. Kalpten inandığına aklı ile
ikna oluyor, aklı ile istediğine kalbi ile inanıyor. Felsefesinde, dini,
bilimi, sanatı harmanlayarak ifade eden birinin de bu uyumu yakalamış olması
son derece normal.
Peki ya biz ?
Biz kimiz, kendimizi ne kadar tanıyoruz ? Varlığımızın
değerini ne kadar biliyoruz ?
Kültürel olarak çocukluğumuzdan bu
yana bize, mütevazi olmak bir meziyet olarak öğretildiğinden, başarılarımızı
hasıraltı etmeye alışarak büyüdük. Zaman içinde de özeleştiri yapmayı
abartarak, olumlu yönlerimiz yerine olumsuz olduğunu sandığımız özellikleri
besleyip büyüttük. Gerçekte Biz kimiz ?
Kendimizi tanıyınca, hedeflerimizi
belirlemek çok daha kolay olacak.
Bunun için kolay bir egzersiz
paylaşıyorum.
Malzemeler : 1 kum saati, 1 beyaz
kağıt, kalem, dürüstlük
Kum saatini ayarlayıp, 1 dk.
içinde, aklınıza ilk gelen sevdiğiniz özellikleri sonra tekrar saati
ayarlayıp ve sevmediğiniz özellikleri yazın.
Bu çalışmayı haftada bir yaparak
sevdiğiniz özellikleri arttırmaya çabalayın. Kendinizi başkalarının gözünden
görmeye hazırsanız bu çalışmayı yine 1 dk. içinde başkalarının sizin için
yapmasını isteyin. Kendini tanıyabilmek için güzel bir projeksiyon çalışması.
Hatta iletişim sorunu yaşadığını düşünen çiftler içinde iyi bir iç dökme
çalışması olacağını söyleyebiliriz. Çoğu zaman yazmak, söylemekten çok daha
kolaydır.
Şimdiden hedefe giden yolda
attığınız bu büyük adım için hepinizi tebrik ederim.
10 Eylül 2013 Salı
KALPTEN İSTEMENİN GÜCÜ
Kalbimizden İstemek
Sürekli dileklerde bulunur, ister dururuz. İçimizde hep konuşan bir iç ses bulunur. Çoğu zaman istek cümlemiz bitmeden yeni bir isteğe geçer, ilk isteğimizden vazgeçer ya da isteğimizi sabote edecek bir yedek plan oluştururuz. Dualarımızdan sonra AMİN , yani EMİNİM deriz. Ama çoğu zaman isteğimizin gerçekleşeceğine emin olmayız. Yedek bir plan oluşturur ( B Planı, hatta bazen C; D.. Planı) kendimizi olası hayal kırıklığından korumaya çalışırız. Böylece isteğimiz gerçekleşmediğinde, iç sesimiz, gördün mü iyi ki ikinci yedek planı yapmışsın, der. Yani kendi sabotajcımızı besleriz, ilk planlarımızın gerçekleşmemesi için.
SABOTAJCIYA BİZ FIRSAT TANIYORUZ. O da elde ettiği bu fırsatı sonuna kadar kullanıyor.
Dileğimizin gerçekleşmesi için temel adımlar :
- KALPTEN İSTEMEK,
- GERÇEKLEŞECEĞİNE İNANMAK,
- AKIŞA TESLİM OLMAK
- KALBİ MANİPÜLE EDEREK GERÇEKLEŞME HAZZINI KALBE YAŞATMAK
- REZONANS ALANI OLUŞTURMAK
Artist : Duy HUYNH
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)