Bu Blogda Ara

14 Temmuz 2016 Perşembe

TARZAN VE NİNJA KAPLUMBAĞALAR

Bu hafta vizyondaki Tarzan ve Ninja Kaplumbağaları izledim.

Her iki filmde de insanların anlayamadıkları şeylerden korktukları  vurgulanıyordu. İçinde bulunduğumuz günlerde kimin neyi ve kimi anlayabildiğini çok merak ediyorum. Ülkemizde mülteci olarak yaşamını sürdürmeye çalışanları,  mülteci olmak ne demek,  insanın insana insanca yaklaşımı nasıl olur, savaşmakla ölmek arasında seçim yapmak nasıl bir duygudur anlıyor muyuz?...

Anlayamadığımız şeylerden korkuyor muyuz? Bu korku bizi nerelere sürüklüyor? Irkçılıkla suçlanmamız bu korku yüzünden mi? Mültecileri ucuz iş ve beden gücü olarak kullanmamız bu yüzden mi?

Şimdiye kadar anlayamadıklarımızı anlamak için ne yaptık?

Daha fazla anlayıp, daha insancıl çözümler üretmek istiyorum. 18 yaşına kadar her çocuğun çocuk olduğu, çalıştırılmadığı, dilendirilmediği, satılmadığı bir ülkede yaşamak istiyorum. 

Daha eğitimli, daha fazla düşünen, daha fazla üretim yapan, daha meraklı, daha keşfedici, daha yenilikçi bireylerin olduğu bir ülkede yaşamak istiyorum. 

KORKMADAN, CESARETLE YAŞAMAK İSTİYORUM.




20 Haziran 2016 Pazartesi

Me Voy



Varoluşçu psikoloji akımının önemli isimlerinden logo(anlam) terapinin kurucusu Victor Frankl' a göre yaşamın anlamı üç yolla keşfedilir.

Bunlardan biri; acı çekmek. Kişinin değiştirilemeyen kadere karşı uygun tutum geliştirmesidir. Yani bir başka deyişle, insanın anlamlı seçimler yapıp potansiyelini kullanma başarısıdır.

Az önce  dinlediğim Yasmin Levy' nin  Me Voy' u işte bana bunu hatırlattı. Şarkının sözlerini okuyunca belki sizde benzer duygu ve düşüncelere sahip olabilirsiniz.


Me Voy (I'm Leaving)
Gidiyorum (Terkediyorum)

Vücudunun kokusunu unutmak istiyorum

Dudaklarının tadını unutmak istiyorum

Bir kez olsun sahip olmak istiyorum,


Mutlu bir hayata.


Bu nedenle , gidiyorum.
Teşekkürler bana verdiğin her şey için.


Teşekkürler beni sevdiğin için


Ama göz boyayıp saklayamam. (ama bir ilizyonum yok)


Sebebim sensin.


Bunun için gidiyorum.

Söyle bana sende ne var ki*


Unutamıyorum seni.


Bak, bak bana , (benim) küçük kızım
Kanayan ruhumu gör. 

kaynak: http://sarkicevirilerim.blogspot.com.tr/2011/12/yasmin-levy-me-voy-turkce-ceviri.html





Firuze



Yasmin Levy' yi dinlemeye doyum olmaz. Sevdiğim bir şarkısını daha paylaşıyorum. Bu şarkının sözlerini çevirmeye gerek yok. Klip hikayeyi anlatıyor.

Yine varoluşçu bakış açısıyla yorumluyorum. İnsanın aşırı kaygılı olması onu yanlış seçimler yapmaya, yaptığı seçimlerden şüphe ve pişmanlık duymaya sevkeder. Oysa insan, duygularının farkında oldukça daha sağlıklı seçimler yapabilir. Farkına varan insan, özgür olabilir ve potansiyelini kullanabilir.

Bu bağlamda aşk acısı gibi diğer tüm acılar da insanın varoluşunun sadece bir aracı olabilir. İnsan bu acılarla başederek hayatına daha güçlü, daha özgür olarak devam edebilir.










13 Haziran 2016 Pazartesi

Boyut Kapısı / Star Gate



Geçen hafta War Craft' ı izlediğimde , kötü büyücünün ruhları yakıt olarak kullanarak açmış olduğu boyut kapısını; kişisel hırslar sonucunda oluşan bir savaşın başlangıcı, iyilik ile kötülüğün savaşı olarak nitelendirmiştim. Ertesi günlerde  okuduğum Endgame Çağrı' da bulunan Boyut Kapısı ve Harun ile Musa' nın şeytan Enki' yi yenen yılanlı asaları, geçen sene eğitimini aldığım Mandala, Komplo yazar David Icke' i kaynak göstererek Dünyayı Yöneten Gizli Örgüt  İlluminati Saptanamayan Beyin Kontrolü Kitabı' nda Aytekin Gezici' nin sembolizm ve sürüngen insansılar, şeytaniler, illuminatiyi detaylı olarak anlatması "Boyut Kapısı" ve yılanlar üzerine düşünmemi sağlarken;  bir vesile ile "tesadüfen" izleme fırsatı bulduğum Farah G. Yurdözü videoları sayesinde konunun çok daha derin ve kadim olduğunu öğrendim.

Farah Hanım' ın çeşitli videolarını izleyerek "Boyut Kapısı" ve "Sürüngen İnsansılar" hakkında detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz.

ABD ve Almanya başta olmak üzere Dünya' nın pek çok yerinde yapılan UFOLOJİ  çalışmaları ve sembolizmi ile aslında pek çoğumuz bir şekilde (özellikle televizyon aracılığı ile) Boyut Kapısı' nın içindeki ve dışındaki etkilere maruz kalıyoruz. Bu konuda M.Ö. 4000 - M.Ö. 2000 yılları arasında Güney Irak' ta (Güney Mezopotamya) yaşamış olan Sümerler' den itibaren izler süregelmektedir.  O günlerden bugüne gelen en sık kullanılan sembollerden yılbaşı ağacı, nazar boncuğu, evlilik yüzüğü birer Sümer klasiğidir. Nazar boncuğu ve evlilik yüzüğü gibi yuvarlak yapılar bir başka bakış açısı ile yine içine niyetlerin yüklendiği birer boyut kapısı olarak nitelendirilebilir.

Yine yapmamız gereken makrodan mikroya, kozmosun ve kendimizin olabildiğince farkında olmak ve kendimizi bildiğimiz ve keşfettiğimiz yeni yöntemlerle korumak. Dünya sürekli döner, çünkü bilgi sürekli değişerek döner. İnsan bu döngüye ayak uydurduğunda dönüşerek gelişebilir ve kendini koruyabilir. 






19 Mayıs 2016 Perşembe

ÖZÜNÜ HATIRLA


Bugün X-Men: Apocalypse  filmini izlerken beni en çok etkileyen cümle "Sen sadece öfke ve kızgınlık değilsin. İçinde iyilik var" oldu. İster bireysel, ister kollektif olarak yaklaşalım, cümle ardında derin anlamlar barındıran, bizim "Keskin sirke, küpüne zarar" atasözümüze benzeyen felsefik bir cümle.
Bu cümle X-Men’ in çeşitli filmlerinde Prof. X ile Magneto arasında defalarca geçiyor. 
X-Men serisi şu ana kadar hep mutantlar ve insanlar arasındaki karmaşık ilişki vasıtasıyla gerçek dünyadaki sosyo-politik problemlere gönderme yaptığı   için cümleyi tekrar tekrar kullanarak; insanlığın çaresizlikle, korkuyla, öfke ile beslendiği, gücünü iyilik ile kullanmayı ve kontrol etmeyi bilmediği an ve durumlara dikkat çekmeye çalıştığını düşünüyorum. Bugüne kadar gözlemlediğim ve bu gözlemlerden anladığım kadarıyla, negatifin güç, pozitifi yener gibi görünür. Ama gerçek olan, insanın özü olan sevgidir (Kalbi yani farklı bir sembolik yaklaşımla bir bakıma kutsal kasesidir). Pozitif olan negatifin baskısı altına girmiş gibi görünse de öz ölmez. Sadece ortama uyum sağlayıp sessiz kalır. Tıpkı filmde şekil/mekan/zaman değiştiren karakterler gibi. 
"Sen sadece öfke ve kızgınlık değilsin. İçinde iyilik var"  Gün içinde duygularımızın farkına varmaya çalışırsak ; aşağıdaki duygulardan hangilerini daha fazla yaşadığımızı söyleyebiliriz.
Bizi biz yapan hangi duygumuz/duygularımız?
Farkına vardığımız herşeyi değiştirebiliriz. 
İçimizde barış sağladığımızda dengeye, bireysel huzurumuzla Dünya' da huzura kavuşacağız. Dünya barışı için, içimizde barışı sağlama  sorumluluğumuz var. 










1.    Öfke

İyilik





2.    Kızgınlık

Mutluluk





3.    Hayal kırıklığı

Aşk





4.    Korku

Tutku





5.    Güvensizlik

Güven





6.    Şüphe

Huzur





7.    Nefret

Merak





8.    Kin

Neşe





9.    İntikam

Gurur





10.Kıskançlık

Minnetarlık





11.Hırs

Şükran









 


Sevgilerle


22 Nisan 2016 Cuma

BENLİK DEĞERİ


Sahip olduklarımız, zihnimizde kendimiz ve diğerleri yani teki ve öteki hakkındaki yargılarımız, fikirlerimiz benlik değerimizi, benliğimiz hakkındaki algımızı etkiliyor.
Sosyal statülerimizin kişiliğimize değer kattığı gibi bir yanılsama içine giriyoruz. Oysa değerimiz, bizzat içeride kendimize verdiğimiz değerle, dışarıda ise; insanlara verdiğimiz değer, kurduğumuz iletişim ile belirleniyor. Peki hal böyle iken, renkler, meslekler, mezhepler, cinsiyetler vs. neden hepsi ayrı ayrı birer ayrımlaştırma ve değersizleştirme nesnesi haline dönüşüyor?  Kişinin benlik algısı sağlıklı olmadığından kendisini ancak yaptığı işler, sahip olduğu sosyal konum, eş, çocuk vs. ile değerli görüp bunlara sahip olmak ve korumak için üstdüzeyde çaba sarfettiğini, herhangi birini kaybetmesi halinde benliğindeki sarsılmaya katlanamayacağını gösteriyor. Aynı zamanda kendisi ile aynı nesnelere sahip olmayan herkesi küçümseyerek kendi değersizliğini yüceltme yoluna gidiyor. Böyle davrandığında iç değersizliğinin dışarıdan fark edilmeyeceğini sanıyor. 
Bu noktada, kişinin konu ile ilgili kitapları okurken bunları içselleştirmesi yani hayatta uygulayabibooklmesi ve iç görüsünü geliştirerek kendine eleştirel gözle bakıp ihtiyaç halinde bir uzmandan destek alması faydalı olacaktır. 

8 Şubat 2016 Pazartesi

EPİLEPSİDEN KUANTUM DÜŞÜNCE TEKNİĞİ İLE NASIL KURTULDUM ?



Geçen dönem, yoğunluk gibi görünen bir dış neden sonucunda epilepsi  ritmim bozuldu. Ataklarım artmaya başladı. Uyaranlara verdiğim tepkiler arttı. O kadar ki; neredeyse çıplak gözle gün ışığına dayanamıyordum. Sürekli güneş gözlüğü kullanıyordum. Sesler. Sesler sanki beynimi kemiriyordu. Doktor ilacımı 3 mg. a çıkardı. MR çektirdim ve MR' ın sesi yüzünden büyük krize girdim. Uzun lafın kısası epilepsi beni ele geçirmişti. Hayat konforum onun oyuncağı haline gelmişti. Çaresizdim.

Sonra RŞanal Günseli' ye gitmem tavsiye edildi. Bir bakıma şifamın adresi verildi. 

RŞanal' ın geliştirdiği bir Kuantum Tekniği ile ilk seanstan itibaren çok enterasan bir deneyim yaşadım. Hastalığımın nedeni, ilk tarihten itibaren  kendini ne zaman ve niye ortaya çıkardığı, şifalanmam için neler yapmam gerektiği öylece, çırılçıplak ortaya çıktı. Böylece sadece benim farkında olmadığım fikir ve duygularımı 10 seans sonucunda keşfetmemle iyileşmiş oldum. Gözlüğümü çıkardım, sesler geri çekildi ve ilacım günlük 1 mg. doza dönüştü. EEG sonuçlarım normale döndü.

RŞanal Günseli' ye  ve ekibine hayatımın gizemlerini ortaya çıkarttıkları ve sağlığıma kavuşmamı sağladıkları için teşekkür ederim.


Ben şifamı ilaçsız ve 3 hafta gibi kısa bir zamanda buldum. Sizde denemek ve incelemek isterseniz; detaylar için : 

http://rsanal.com/


https://www.youtube.com/watch?v=IsKMVOkupBc




11 Ocak 2016 Pazartesi

ŞEYTANA KARŞI


Haftada dört akşam okula gittikten sonra nihayet finaller bitti. Şimdi kendini dinleme, biraz yeni yıl muhasebesi yapma ve bol bol kitap okuyup film izleme zamanı. 

Dün gece  "Şeytana Karşı" adlı bir film izledim. Filmin künyesi ve kısa özetine alttaki linkten ulaşabilirsiniz.

http://www.sinemalar.com/film/5225/seytana-karsi

Ben yine filmden bende kalan izleri paylaşmak 
istiyorum.

1- Her çocuk iyilik ile doğar. Kötü ya da iyi eylemler yapmak kendi seçimidir.
2- Zeka, fiziksel kuvvetten daha güçlüdür.
3- Şiddet gören çocuğun, şiddet gösterme ihtimali yüksektir.
4- Çocuğunun şiddete ya da  herhangi bir şekilde istismara maruz kaldığını bilip, buna müdahale etmeyen ebeveyn, eylemi uygulayan kadar suçludur.

Filmi varsa ergenlik çağındaki çocuklarınız ile birlikte seyretmenizi, film bittikten sonra bu konuda sohbet etmenizi tavsiye ederim. Zaman zaman çocuklar okulda rahatsız edici bir durumla karşılaşıp bunu ebeveynleri ile paylaşmayabilirler. Bu durumda bu tip bir film üzerinden konuşmak, onlar için olayı  "dışsallaştırmak" olacak ve iletişim kurmalarını, paylaşmalarını kolaylaştıracaktır.


KOCAN KADAR KONUŞ DİRİLİŞ


Kocan Kadar Konuş, geleneksel Türk Kızı' nın akranları ile aynı zamanlarda evlenmesi gerektiği, aksi takdirde yaşayacağı evde kalmış baskısı üzerine kurulu aynı isimli romandan sinemaya uyarlanmıştı.

Şebnem Burcuoğlu, ikinci kitabın arka kapağınde bu ana fikri çok güzel anlatıyor  "Çok sevgili Türk kızı, Bir önceki kitapta mevcudiyetimizin ve istikbalimizin yegâne temelinin bir koca bulmak olmadığını anlatmaya çalışmıştım hatırlarsan. O kitapta bana verilen tavsiyeleri hiç uyguladın mı bilmiyorum ama sonunda başıma neler geldiğini gördün. Şunu hiç unutma: sen belli bir yaşa gelene kadar kimileri evlen diye baskı yaparken kimileri de evlenmeni engellemek için elinden geleni ardına koymayacak!Nikâh masasına oturana kadar atlatman gereken çok badire, dahili ve harici çok bedhahların olacak".

Kocan Kadar Konuş Diriliş, yani ikinci filmde; konu tamamen başka bir pencereden işleniyor.

Burada evde kalan kızımız sevdiğine kavuşuyor, damat yakışıklı ve zengin, romantik ve kibar, ev, düğün, gelinlik, her şey bir genç kızın rüyalarındaki gibi :)) 

Film henüz vizyonda olduğu için senaryoya dair daha fazla detay vermiyorum.

Asıl filmin çok ilgimi çeken başka bir boyutu var, ondan bahsetmek istiyorum.

Bir çekirdek ailenin (karı-koca ve çocuklar) iç iletişiminde kimler söz sahibidir?  Eşler bu iletişimde nasıl roller üstlenirler? Çekirdek aileye dışarıdan müdahale edildiğinde ya da geniş aile içinde çocukların tepkileri nasıldır? Kararlar nasıl alınır? Sözün kısası, anneanne, babaanne, gelin-kaynana, kaynana-damat, anne-oğul gibi  ilişkiler sağlıklı olarak işler mi? EVLİLİK sadece gelin ve damat arasında mı olur, yoksa iki aile mi birbiri ile evlenir?

Ben filmi izlerken bu bakış açısı ile iki klasik Türk ailesini izlemekten büyük keyif ve değerli dersler aldım.

Size de keyifli seyirler dilerim.