Fİ, Çİ, Pİ
Azra Kohen’ den önce Fi geldi ve biraz aşk, biraz
karakterlerin psikolojik analizi, biraz
merak, biraz sosyal ve siyasi olarak günümüzün Türkiye’ si , düşüncenin güçlü
bir anlatımla cümleye dönüşümü derken; akıllara çatlama potansiyeli gösterecek bir tohum ekti.
Sonra Çi geldi. Fi’ nin devamı ama daha da merak uyandırıcı.
Karakterler daha da tanıdık. Daha kışkırtıcı. Aç erkek çocukların kodaman
olabilmek için nasıl bir yağmacıya, aç kız çocukların sözde var olabilmek
için nelerden vazgeçebileceklerinin, hayatın karakterleri şekillendirişinin
anlatımı. Acının iyice yayılması. Çi acının bedene inmesini, bu acı ile
farkındalığı artan insanın harekete geçtiği zaman, varması gereken yere
gidebileceğini anlatarak tohumu besledi.
Sonra uzun bir sessizlik. Pi’ yi bekliyoruz. Ne zaman
çıkacağını merak ediyoruz. Oysa bu kadar yaşadığımız Türkiye ile paralel
konumlanan bir hikayenin, seçimlerden hemen sonra yayınlanacağını tahmin
edebilirdik. Temmuz 2015, Pi
elimde. 700 sayfalık kitap 5 günde
işliyor hücrelerime.
Çünkü bende Fi ve Çi’ nin tuzağına düşmüş, o tohumun
çatlayışının peşine düşmüştüm. Sorgulayışlarımın, analizlerimin cevapları için
sabırsızlanıyordum.
Pi’ yi okuyacak pek çok kişiye elbette tiyo vermek istemem
ama şunu söyleyebilirim ki; Fi ve Çi, Pi’ nin yanında çok romantik kalıyor.
İnsanın büyük dönüşümü, çöküşü, çıkışı bu kitapta anlatılıyor.
Cehaletin, ezilmenin insanı/kitleleri nasıl da sorgulamayan,
biat kültürünün piyonları haline getirdiğini, iyiliği savunurken nelerden vazgeçebileceğini,
neleri feda edebileceğini, zaaflarımızı ve dengeyi, kararlılığı, inancı
satırların arasında tekrar tekrar farklı senaryolar ile anlatıyor. Bu dünyanın
bizimle, hep beraber cennet ya da cehennem olabileceğini, aşkın insandan çok
daha büyük, çok daha ilahi olduğu ile final yapılıyor.
5 günde biten kitabın, blogda yayınlanması neredeyse 1 ayı buluyor. Bunda da bir hayır vardır mutlaka diyor ve sizlere keyifli okumalar diliyorum.